28 Şubat 2010 Pazar

İZNİK İMPARATORLUĞU Bölüm 2

Önemli bir not:
Bloga son yazılan metin en başa gelmektedir.Bu nedenle metinler arasında anlam bütünlüğünü kaçırmamak için metinlerin yazılış tarihlerine bakarak okunmasına dikkat edilmelidir.

Birinci Bölümünde belirtildiği gibi bu bölümün de yazılmasında ağırlıklı olarak Ostrogorski, A.A.Vasiliev, Julius Norwich ve zaman zaman Wikipedia'dan faydalanılmıştır.


I.Teodoros Laskaris 1222 yılında ölünce yerine kızı İrene’nin kocası damadı III.Ioannes Vatatzes (1222-1254) geçti. Vatatzes sadece İznik için değil tüm Bizans tarihi içindeki en önemli imparatorlardan biridir.Küçük bir eyalet halinde teslim aldığı devleti her açıdan geliştirmiş ve topraklarını da genişletmiştir.O iktidara geldiğinde Doğu’ya sahip olmak için dört devlet yarış içindeydi: İznik İmparatorluğu, Latin İmparatorluğu, Epir Despotluğu ve II.Asen’in Bulgar Krallığı.Bu süreçte Vatatzes dış politikasını iki şekilde sürdürdü; bir yandan savaşırken diğer yandan da bu devletlerle birbirlerine karşı ittifaklar oluşturdu. Şansına rakibi olan bu üç Balkan devleti hiçbir zaman birlikte hareket edememişler, ittifakları çok kısa süreli olmuş ve birbirlerine karşı düşmanca politikalar izlemişlerdir.


Vatatzes’in imparator olmasına Laskaris’in kardeşlerince itiraz edilmiş, Latinlerin desteğiyle kardeşler Vatatzes’e karşı ayaklanmışlardır. Ayaklananları destekleyen Latin kuvvetler gene Poimanenon yakınlarında Vatatzes’e yenilmişler, yapılan barış anlaşmasıyla Latinler Anadolu’da topraklarının neredeyse hemen hepsini kaybetmişlerdir.Ellerinde Boğaziçi’nin Anadolu kıyılarıyla, sadece İzmit ( Nikomedia) kalmıştır (1225). Aynı tarihlerde İznik donanması da Midilli (Lesbos), Sakız (Khios), Sisam (Samos) ve Ikaria adalarını işgal etti ve Rodos da imparatorun egemenliğini kabul etti. Edirne halkının yardım çağrısını fırsat bilen
Vatatzes kuvvetlerini Avrupa yakasına geçirip Trakya’da bazı şehir ve kasabaları alıp Edirne’ye girdi. Latin devletinin her hangi bir direnme gücü yoktu ama İzniklilerin karşısına Epir Despotu Teodoros çıktı. Fakat yukarıda gördüğümüz gibi gelişmeler Teodoros Dukas Komnenos’un aleyhine oldu. Edirne’den kuvvetlerini çekip gelişmeleri bekleyen III.Ioannes Vatatzes karlı çıktı. II.Asen’in Teodoros Dukas Komnenos’u yenilgiye uğratmasıyla (Klokotnika,1230 ) Bizans’ın mirasına sahip çıkabilecek iki potensiyel güç kaldı.Bunlardan biri Bulgarlar diğeri de İznik devletiydi.



II.Baldwin’e naip olarak düşünülen II.Asen’in yerine yalnızca ismen Kudüs kralı olan Jean de Brienne’in da naip seçilmesi II.Asen’in Latin devleti hakkındaki planlarını gözden geçirmesini gerektiriyordu.. Konstantinopolis’e savaş açmaya karar verdi ve Latin devletine karşı bir Rum-Bulgar ittifakı kurmak üzere Ioannes Vatatzes’e başvurdu. Selanik hükümdarı Manuel’in de katıldığı bir ittifak oluştu.

Ortodoks Rum dünyası ile ittifak yapılmasının istenmesine rağmen, daha önce Kaloyan zamanında Bulgarlar ile Roma kilisesi ile bir birleşme gerçekleştirilmiş olduğundan, şeklen bile olsa arada Roma kilisesinin olması ortodoks hükümdarlarla ittifak kuran II.Asen’in durumunu zorlaştırıyordu.Ayrıca Batı Hıristiyanlığı Bulgarlar arasında kök salmamıştı, diğer yandan Roma Kilisesinden ayrılmış olmak gelecekte Latinlere karşı yapılacak saldırıları sapkınları cezalandırıyoruz diye çara meşruiyet kazandıracaktı.( John Juliıs Norwch, s 310,1999) Bir dizi müzakereden sonra İznik Devleti ve Kilisesi otokefal bir Bulgar kilisesinin kurulmasını kabul ettiler.Bulgar kilsesi bağımsızlığını elde etti, İznik patriğinin yüksek hakimiyetini tanıdı, dualarda Bizans patriğinin ismini zikretmeyi ve ona vergi vermeyi kabul etti 1232.(15.G.Ostrogorski, 404,1999). Üç yıl sonra 1235 de Bulgar ve İznik devleti arasındaki ittifak Gelibolu’da imzalandı. Vatatzes’in oğlu Teodoros (II) Laskaris ile Bulgar çarının kızı evlendi ve bu törende doğu patriklerinin de onayı ile Bulgar kilise başkanının ünvan ve makamı da oanylanıp ilan edilmiş oldu.

Rum ve Bulgar kuvvetleri 1235 sonlarında karadan ve denizden Konstantinopolis’i kuşatma altına aldılar, araya kış girince kuşatma 1236 baharında yenilendi.Latin İmparatorluğu’nun Venedik tarafından denizden desteklenmesine rağmen durumu kritikti. II.Baldwin yardım için Batı Avrupa’ya gitti. İhtiyar Jean de Brienne imparatorluğunu bir kaplan gibi savundu, Venedik gemileri de destek verdiler fakat Latinleri zor durumdan II.Asen’in ittifakı bozması sayesinde kurtuldular. II.Asen Latin devletinin ortadan kalkmasıyla İznik’in iyice kuvvetleneceğini, kendi eliyle kendine karşı tehlikeli bir rakip yaratacağını gördü.Vatatzes ile bozuşup Latinlerle işbirliğine girdi. O tarihlerde Balkanlarda ilerlemekte olan Kumanlarla da anlaşarak İznik’in Trakya’daki üslerinden bir olan Çorlu’yu ( Tzurulon) kuşattı. Daha sonra İznik imparatoruna karşı uyguladığı bu tutarsız politikalardan rahatsızlık duyup, Tırnovo’da çıkan salgın hastalıkta karısı, bir oğlu ve Bulgar patriğinin ölmesini Tanrı’nın bir laneti sayıp kuvvetlerini Çorlu’dan çekip tekrar Vatatzes ile barış imzaladı 1237. II.Asen 1241 yılında öldü. Daha sonra Moğolların saldırısına maruz kalan Bulgaristan gücünü iyice kaybetti.

Teodoros Dukas Komnenos’un yenilip esir düşmesiyle Epir Despotluğu bölünüp kuvveti kırılmış, II.Asen’in kararsız politikaları sonucu Bulgarlar Latin devleti karşısında bir üstünlük sağlayamamış ve II.Asen’in ölümüyle İznik İmparatorluğu için batıda artık önemli bir rakip kalmamıştı.Latin devleti ancak hasımlarının aralarındaki çekişmeler sayesinde ayakta durabiliyordu.

1237 yılında İvan II.Asen, esareti sırasında bir komploya karıştığı iddiasıyla gözlerine mil çektirdiği Teodoros Dukas Komnenos’u serbest bıraktı.Teodoros yeniden evlenmek isteyen Ivan II.Asen’i kızıyla evlenmeye bir şekilde ikna etti.(John Julius Norwich,s310,1999) Teodoros, Klokotnika savaşında yenilince topraklarından Makedonya, Trakya ve Arnavutluğun bir bölümünü Bulgarlar; Selanik’i Asen’in damadı olduğu için kardeşi Manuel ; Akarnania’yı bir diğer kardeşi Konstantin almışlar, Epir yeğeni II.Mikail’e kalmıştı. Teodoros esaretten kurtulunca Selanik’e gidip Manuel’i baştan atıp yerine oğlu Ioannes Dukas Komnenos’u getirdi ve hanedan mensuplarını III.Ioannes Vatatzes’e karşı birleştirmeye girişti. (The Oxford Dictionary of Byzantium, Oxford University,1991. K.Varzos, E genealogia tön Komnénon (Selanik,1984) cilt 2pp 548-637, http:// www.nationmaster.com/ encylopedia/ Theodoros-of-Epirus. 29.07.2001) Vatatzes bir konferans için davet ettiği Teodoros Dukas Komnenos’u esir alıp 1242 yılında Selaniki almak üzere harekete geçti, ne varki Moğolların Anadolu’ya girmesi nedeniyle Selanik ile mecburen bir barış yaptı. Bu barışın sonuçları İznik İmparatorluğu için çok yararlı oldu. Selanik İznik’in üstünlüğünü kabul edip Bizans için rekabetten vazgeçti; Selanik hakimi imparatorluk sembollerini bırakmayı, İznik İmparatorluğu’nun hakimiyetini kabul etti, bunun karşılığında kendisinin despotluk ünvanı onaylandı (16.G.Ostrogorski, 406, 1999).

XIII.yüzyılın ortalarına doğru Moğol kasırgası tüm yıkıcılığıyla Avrupa ve Ön Asya’yı vurdu. Karadeniz’in kuzeyinden, Rusya’nın güneyinden geçip Polonya’dan güneye Adriatik kıyılarına kadar her tarafı tahrip ederek Bulgaristan’ı haraca bağladılar. Bir kolları
Rusya’nın güneyinde Altınordu devletini kurdu.Diğer taraftan Ön Asya’ya girdiler. 1243 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı II.Keyhüsrev Kösedağ savaşında Moğollara yenildi ve ancak haraç ödemeyi kabul edince varlığını sürdürebildi. Anadolu Selçuklularına bağlı olan Trabzon Pontus devleti de aynı akibeti paylaştı. Bu akınlardan zarar görmeden kurtulan İznik İmparatorluğu oldu, üstelik Trabzon Pontus devleti ile Anadolu Selçukluları’nın kuvvetlerini kaybetmeleri İznik devletinin yararına oldu. Kösedağ savaşından sonra Anadolu Selçuklu devleti hızla zayıflamaya küçük Anadolu beylikleri ortaya çıkmaya başlamıştır.
Her ne kadar Moğollara karşı Iznik ve Konya arasında bir ittifak anlaşması yapılmışsa da bu Moğolları engellemekten uzak bir güçtü ve ancak Moğolların kendiliklerinden Orta Doğu’a yönelmeleri sayesinde tehlike atlatılmış oldu. Bu tür ittifaklardan da görüleceği gibi on üçüncü yüzyılda din ortak siyasi hedefler için bir engel teşkil etmemektedir. Müslüman Sultan ile Hıristiyan İmparator Moğol tehlikesine karşı kendilerini savunma adina bir ittifak kurabilmişlerdir. Aynı şekilde papa da Moğollarla işbirliği koşullarını zorlamış, onları İznik’e yönlendirme çareleri aramıştır. Diğer taraftan da Moğolları Hıristiyanlaştırma girişimlerinde de bulunmuştur (A.A.Vasiliev, s 531, 1964).

Batıdaki Moğol kasırgası Bulgarları fena zayıflattı. Bir taraftan Moğollara haraç ödemek, diğer taraftan İvan II.Asen’den sonraki iktidarı paylaşma mücadelesi Bulgaristan’ı İznik karşısında savunmasız bıraktı.1246 yılında durumdan faydalanan III.Ioannes Vatatzes Bulgarların Epir devletinin elinden aldıkları toprakları geri almaya başladı.Trakya’da Meriç’in kuzeyini Makedonya’da Vardar’a kadar olan bölgeyi imparatorluk topraklarına kattı.Aynı tarihte Selanik’e yönelip,yönetim muhaliflerinin de yardımıyla şehre kolayca girdi. 1244 de başa geçmiş olan diğer oğul Demetrios Dukas Komnenos sürgüne gönderildi, babası Teodoros önce Voden’de ikamete zorlandı .Böylece Selanik’te İznik İmparatorluğuna bağlanmış oldu. İznik İmpartorluğunun Avrupa’daki arazilerinin yönetimine Andronikos Palaiologos getirildi.Oğlu Mikail Palaiologos sonraki yıllarda Bizans’ı tekrar kuran ve Bizans İmparatorluğunu son gününe kadar ( 29.Mayıs.1453 ) yönetecek hanedanın da kurucusu oldu.

Klokotnika savaşından sonra topraklarının büyük kısmını kaybetse de Epir Despotluğu varlığını sürdürmüş, Mikail Dukas Komnenos Angelos’un gayrimeşru oğlu II.Mikail yönetiminde bağımsızlığını korumuştu. Vatatzes onunla bir dostluk anlaşması yapıp torunu Maria’yı da oğlu Nikeforos ile nişanladı (1249). Fakat Teodoros’un kışkırtması sonucu Mikail anlaşmayı bozarak, Makedonya’da İznik İmparatorluğuna ait bir çok yeri işgal etti.Ne varki işin sonunu getiremeyip silahlı mücadeleden yenik çıktı ve kendisine dayatılan koşulları kabul etmek zorunda kaldı.İşgal ettiği yerleri iade ettiği gibi, Arnavutluk’taki Kroya şehrini ve Bulgarlardan aldığı Makedonya’yı da verdi ve oğlu Nikeforos’u da İznik’e rehin gönderdi. Buna rağmen Mikail ve Nikeforos’a despot ünvanı verildi, sürekli provokasyon yapan Teodoros Komnenos bu defa alıkonularak İznik’e götürülüp zindana atıldı.

Ioannes Vatatzes Alman İmparatoru II.Frederik Hauhenstaufen ile de iyi anlaşıyordu. Kendisi Latin İmparatorluğu ile, II.Frederik de Papa ile çatışma halindeydi. Karısı İrene Laskaris’in ölümünden sonra Frederik’in kızı Konstanze ile de evlendi.Ne varki bu yakınlık somut bir yarar sağlamadı.


İZNİK İMPARATORLUĞU’NDA İÇ GELİŞMELER:

Dördüncü haçlı Seferi’nin Kudüs yerine Konstantinopolis’e yönelmesi ve Konstantinopolis’in işgal edilip vahşice yağmalanması (1204) Papa III.Innocentus’un arzusu hilafına, Venedik Cumhuriyeti’nin çıkarları doğrultusunda gelişmişti. Konstantinopolis Latin İmparatorluğu kurulduktan sonra Konstantinopolis’in Latin patriği olan Thomas Morosini Venedikli ruhban sınıfından biriydi, patrik seçiminde papalığa danışılmamış Papa’nın onayı istenmemişti. Önce bu seçimi dini yasalara aykırı bulan papa bir süre sonra durumu kabullenip onamak zorunda kalmıştı. Latin hakimiyeti altına giren Bizans toprakları üstünde yaşayanları Katolik kilisesinin çatısı altında toplayabilmesi için Latin devletiyle çatışmak papalığın işine gelmiyordu.

Hükümdarlığını tanımadığı halde III.Innocentus Teodoros Laskaris’e “ Soylu insan Teodoros Laskaris” ( nobili viro Theodoro Lascari ) diye hitap eden bir mektup yazarak Rumların Roma Kilisesi’nin önderliğini kabul etmelerini, bu Kutsal Makam’a ve Latin İmparator’a sadakatle itaat etmelerini istemiştir (A.A.Vasiliev, s.542, 1964).

1054 yılında Batı ve Doğu olarak ayrılan Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleştirilmesi konusu daha öncede defalarca gündeme gelmiş ve bir sonuç alınamamıştır. III.Ioannes Vatatzes zamanında da Roma ve Konstantinopolis kiliselerinin birleşmesi, daha doğru bir ifade ile Konstantinopolis Kilisesi’nin Papa’ya biat etmesi için görüşmeler bir şekilde devam etmiştir.

III.Ioannes Vatatzes’in Alman İmparator II.Frederik Hohenstaufen ile yakın ilişkileri nedeniyle papalık ile yapılan görüşmeler ilk zamanlarda zorlukla ilerlemiştir. II.Frederik’in ölümünden sonra ilerleme sağlanmıştır. O tarihte papa olan IV.Innocentus, Vatatzes’in koşullarını kabul etmiştir. Papa, Hristiyan dünyasının birliği adına haçlılar tarafından kurulmuş olan Latin devletini gözden çıkarmaya ve Konstantinopolis’in İznik’e iadesine, Vatatzes’de Bizans Kilisesi’nin bağımsızlığından feragat etmeye razı olurlar.1253 yılında İznik Patriği tarafından Roma’ya gönderilen heyete ile Papa VI.Innocentus’a bir mektup gönderilir.Bu mektupta heyetin papa ile yapılacak birleşme konusunun sonuçlandırılmasında tam olarak yetkilendirildiği yazılıdır. Ne var ki 1254 yılında hem Vatatzes hem de Papa ölünce yapılan anlaşma bir sonuca ulaşamaz.

Ioannes Vatatzes dış politikada olduğu kadar iç politikada da başarılı bir liderdir. Adalet ve hukukun gereklerini yerine getirmeye çalışmış kurumlaşmış olan suistimallerle mücadele etmiştir. Yoksulları kollamaya çalışmış, hastaneler, hayır kurumları açmıştır.Dini duyguları gözeterek kiliseler yaptırmış, güvenlik için sınır boylarındaki kaleleri onartıp güçlendirmiştir.
Bizans geleneğinde olduğu gibi askerlere dirlik dağıtılmıştır. Moğol baskısından kaçan Kumanları stratiotes olarak Trakya ve Makedonya’daki sınır bölgelerine yerleştirmiş, kısmen de Menderes ve Frigya bölgelerinde iskan etmiştir.Böylece ordu da güçlendirilmiştir. II.Teodoros Laskaris babası için yazdığı bir methiyede bu olaydan şu şekilde söz eder: “ Sen İskit’i ( Bizanslılar Kuzeyden gelen kavimlere genelde İskitler der) batı bölgelerinden buraya getirmek suretiyle onun soyundan doğuda hizmet eden bir kavim yarattın ve onu Pers’in (Türkler) oğulları yerine ikame etmekle Türklerin batıya doğru ilerlemelerini önledin…” ( 17.G.Ostrogorski, 409,1999). Aynı zamanda da askeri küçük asalet sınıfına da mütevazi büyüklükte pronoia arazisi yaygın olarak dağıtılmıştır.( 18.G.Ostrogorski,409,1999). Bu politikalar bir yerde ekonomik refahın yaygınlaşmasını da sağlamıştır.

Vatatzes iktisadi gelişmenin üretime bağlı olduğu bildiğinden (çok çok zaman sonra aynı topraklarda iktidar olan bazı kafalar üretim yerine eldeki varlıkları satmayı çare bileceklerdir) tarım ve hayvancılığın gelişmesine büyük önem vermiş ve kendi çiftliklerinde örnek çalışmalar yaptırtmıştır. Kendi çiftliklerinden yumurta satarak elde edilen gelirle İmparatoriçe’ye özel bir taç yaptırtmış ve bu taça da “yumurta taç” adı verilmiştir.

İmparator Ioannes Vatatzes’e göre herkes “ Roma toprağının yetiştirdiği ve Roma’lı ellerin yaptığı ile” yetinmesini bilmeliydi. (19.G.Ostrogorski, 410,1999). Bu yaklaşımıyla başta Venedik olmak üzere İtalyan’ın tacir şehir devletlerinin iktisadi rekabetine ve piyasa hakimiyetlerine karşı çıkıyor ve ithal lüks malların ithalini yasaklıyordu.. Moğol istilası nedeniyle ekonomisi ve üretimi sarsılan Konya Sultanlığı temel ihtiyaç maddelerini yüksek fiyatlar ödeyerek İznik İmparatorluğundan almak zorunda kalmıştı. İznik yüksek askeri harcamalarının kaynağını buradan sağlıyordu.İznik devletinin Ioannes Vatatzes zamanında ulaştığı mali ve ekonomik koşullar Bizans İmparatorluğu’nun Komnenoslar ve Angelos zamanındaki koşullarından daha iyi idi.

Hükümdarlığı döneminde İznik İmparatorluğu’nun toprak büyüklüğünü ikiye katlayan ve içeride devlet yapısını sağlam temeller üzerine oturtup Bizans’ın mirasına ortak çıkmaya çalışan rakiplerini bir bir ekarte eden III. Ioannes Dukas Vatatzes ağır sara hastasıydı, 3 Kasım 1254 tarihinde öldü.Manisa’ya gömüldü, ve öldükten elli yıl sonra Merhametli Ioannes (John Mercifull) adıyla aziz ilan edildi.

III.Ioannes Vatatzes’in yerine tek oğlu II.Teodoros Dukas Laskaris (Θεόδωρος Δούκας Λάσκαρις ) geçti (1254). Yeni imparatorun annesi İrene Laskaris İznik devletinin kurucusu I.Teodoros Laskaris’in kızıydı.Bizans geleneklerine uygun olmakla birlikte nedense hayatta iken babası Teodoros’u eş-imparator ilan etmemiştir, oysa Teodoros 1241 yılından beri devlet yönetiminin içindedir. Ordu ve sarayın desteğiyle İmparator olan II.Teodoros Laskaris Arsenios Otoreyanos patrik seçildikten sonra 1255 de taç giymiştir.

Bulgarlar Ioannes Vatatzes’in ölümünden ve yeni İmparator’un daha çok entellektüel meşgalelerinden yararlanmaya kalkıp genç ve deneyimsiz Mikail I.Asen’in komutasında 1255 de Trakya’yı işgal ettiler. II.Teodoros hiç duraksamadan Bulgarların üzerine gidip onları girdikleri topraklardan çıkarıp attı ve 1256 da yaptığı ikinci seferde Bulgarların iç çatışmaya sürüklenmelerine neden olan bir anlaşma yaptı. Batıya doğru topraklarını genişletip
Draç (Dyrrhachium) ve Serfice’yi (Servia) alıp Epir’i yandan kuşatmış oldu. (20.Wikimedia Foundation Inc.,24.07.2008, http://en.wikipedia.org/wiki/Theodore_II_Laskaris, 30.07.2008)

II.Teodoros Laskaris iyi eğitim görmüş aydın bir imparatordu.Babası zamanının önde gelen ilim adamlarından biri olan Nikeforos Blemmides’i Teodoros’a özel hoca olarak tayin etmişti.
İmparator olmadan önce devlet işleriyle ilgilendiği gibi, bilim, felsefe ve teolojiyle de yakından ilgilenen yetenekli bir yazardı. Tahta geçince İznik Saray’ı bir kültür merkezine dönüştü.

II.Teodoros Laskaris aristokrasiye karşı mesafeli bir önderdi, aristokrasinin ayrıcalıklı durumunu pek hoş karşılamıyordu.Bürokrasiyi asiller yerine orta sınıftan gelenlerle doldurdu. En yakın adamı megas domestikos Georgios Muzalon ve iki kardeşi Teodoros ve Arsenius orta sınıftan gelen kişilerdi. Kilise’ye de hakim olabilmek için pek te parlak biri olmayan Arsenios’u patrik yaptı. Roma’nın kiliselerin birleştirilmesi isteklerine kulağı kapalıydı, o Bizans kilisesinin Roma’ya itaat etmesi fikrine karşıydı.Kiliseler ancak imparatora itaat ettikleri taktirde birleşebilirdi, bu da papanın iradesini ikinci plana atmak demekti.Bu düşünceler II.Teodoros’un mektuplarında yer alan düşüncelerdi. Vatatzes’den devraldığı devlet Papa’nın yardımına ihtiyaç duymayacak kadar güçlü olduğundan her iki kilisenin birleşmesi konusunu görüşmeye bile yanaşmak gereğini duymamıştı.

1256 da Bulgarlar ile yapılan barış anlaşması sonrası çar Mikael Asen öldürülmüş yerine bir boyar olan Konstantin Tiç geçmiş, İznik devleti ile olan ilişkiler gelişmiş ve yeni çar İmparator Teodoros’un kızı İrene ile evlenmişti.Bir diğer hanedanlık evliliği de Ioannes Vatatzes’in kızı Maria ile Epir despotu II.Mikail’in oğlu Nikeforos arasında gerçekleşmişti.


Teodoros’un Draç ve Serfice’yi alması Epir ile arasının bozulmasına neden oldu. Sırplar ve Arnavutlar da Epir’e destek oldular. İznik devletine karşı mücadeleye başladılar (1257). Savaş sırasında uğranılan başarısızlıkları imparator aristokratlara ve sadakatlarından şüphe ettiği kumandalara bağlıyordu. Mikail Palaiologos’da bunlar arasındaydı.İmparator’a komplo hazırlamakla suçlanan Mikail Palaiologos Selçuklu sultanına sığındı. Selçuklu sultanının İznik’e karşı girişmeye hazırlandığı harekat Moğolların tekrar Anadolu’ya yönelmeleri üzerine yarım kaldı. Mikail Palaiologos affedilip geri dönmesine rağmen bir süre sonra İznik’te zindana atıldı.

İmparator ile aristokrasi arasındaki gerginlik her geçen gün artıyordu. Saraya’a karşı bir ayaklanmanın eşiğinde babası gibi astım hastası olan II.Teodoros Laskaris, hastalığının iyice ilerlemesi sonucu 36 yaşında Ağustos 1258 de öldü. Yerine henüz yedi yaşında olan büyük oğlu IV.Ioannes Laskaris geçti. Naip, asil olmaması nedeniyle aristokrasinin bir türlü benimsemediği Georgios Muzalon idi. Ölüm döşeğindeki imparatora naibe sadık kalacaklarına yemin etmelerine rağmen Georgios Muzalon ve kardeşleri impartorun ölümünden dokuz gün sonra anısına yapılan ayin sırasında kilisede katledildiler.Saray darbesinin gerçekleşmesi Laskaris ailesinin iktidarının sonunun da başlangıcı oldu. Gelişmeler bu cinayette Mikail Palaiologos’un da parmağı olduğuna işaret eder. Muzalon’un yerine naipliğe Mikail Palaiologos ve patrik Arsenios getirildiler. Mikail’in karısı III.Ioannes Vatatzes’in büyük yeğeniydi, Mikail asil bir aileye mensuptu, eski imparatorluk aileleri Dukaslar,Angeloslar ve Komnenoslar ile akrabalık bağları vardı. Latin muhafız kıtalarının sevgisine sahipti ve ruhani sınıftan da destek görüyordu. Önce megas dux sonra despot ilan edildi. Fakat bunlar onun için başlangıçtı ( G.Ostrogorski, s.413, 1999). Nihayet 1258 yılı Kasım ayında kalkan üzerine çıkartılıp VIII.Mikail olarak Eş-İmparator ilan edildi ve taç giyme töreni İznik sarayında Noel günü yapıldı. Önce karısı Teodora taç giydi sonra ona ağır müceherlerle süslü bir taç ( diadem) giydirildi; ancak çok sonra gerçek varis küçük Eş-İmparator IV.Ioannes’e inci dizili ince bir şeritten diadem takıldı (J.J.Norwich,s 315,1999).

VIII.Mikail’in ve I Mikail’in karşılarında acilen başa çıkmaları gereken önemli bir dış sorun vardı.Grekler de dahil, tüm Balkanlar, II.Frederik’in piç oğlu Sicilya Kralı Manfred’in çevresinde İznik İmparatorluğu’na karşı birleşmişlerdi. Sicilya Kralı Manfred babasının aksine İznik İmparatorluğu’na karşı düşmanlık besliyordu. Daha 1258 de Korfu Adası’nı,
Epir sahillerinin en önemli şehirlerini, II Teodoros’un ele geçirdiği Draç’ı , II.Mikail’e ait Avlona ve Butrinto’yu işgal etmişti.Buna rağmen Despot Mikail İznik İmparatorluğu’na karşı Manfred ile ittifak kurmuş hatta kızı Elena’yı onunla evlendirmişti. Bunun karşılığında Manfred kendisine 400 atlı şövalyesini gönderdi. Bu ittifaka Akhaya’nın Latin prensi William of Villehardouin’de katıldı ve o da despot Mikail’in ikinci kızı Anna ile evlendi. Bu ittifakın nihai amacı önce yol üzerindeki Selanik’I, sonra da Konstantinopolis’i ele geçirmekti. Sırp Kralı I.Uros’da ittifaka destek verdi ve 1258 de Üsküp (Skopje), Prilebe (Prilep) , Kırcaova (Kiçevo) yı işgal etti ( G.Ostrogorski,s 414,1999).

Bu tehlike karşısında VIII.Mikail Palaiologos papadan destek istedi ve bu amaçla o zamanın papası IV.Aleksandr’a bir heyet gönderdi. Ne varki papa bu konu üstünde yeterince durmamış, Mikail’in görüşme çağrısı bir sonuç vermemiştir.

İttifaka karşı VIII. Mikail Balkanlara büyük bir kuvvet gönderdi.Ordunun başında kardeşi sebastokrator Ioannes Palaiologos ve Megas Domestikos Aleksios Strategopulos vardı ve bu ordu Kuman ve Selçuklu birlikleriyle de takviye edilmişti. 1259 Sonbaharında iki ordu Pelagonia denilen yerde karşılaştılar. Epir Despot’u Mikail ve oğlu Nikeforus müttefikler tarafından ihanete uğrayıp düşmana teslim edilecekleri şüphesiyle kamptan kaçtılar.Villehardouin’in sürekli olarak piçlğini yüzüne vurup aşağıladığı diğer oğul piç Ioannes’de İznik kuvvetlerine geçti. Savaş başladığında Ioannes Palaiologos’un karşısında yalnızca Villehardouin ve Manfred’in kuvvetleri vardı, onlar da Kuman okçularının hedefi olmaktan kurtulamadılar. Manfred’in şövalyeleri Norwich’e göre esir düştüler, Ostrogorski’ye göre tamamen savaş meydanında canlarından oldular. Villehardouin bir samanlıkta kıstırılıp, fırtlak dişlerinden tanınarak tutsak edildi. Ioannes Teselya’ya, Strategopulos doğruda Epir’e ilerledi, başkent Arta’ya girdi. Zafer kazanılmıştı ( J.J.Norwich, s 315,1999). Epir’i yıkılmaktan son anda Sicilya’dan gönderilen kuvvetler kurtardı.Sırplar da işgal ettikleri yerlerden çıkmk zorunda kaldılar ( G.Ostrogorski, s 415,1999).

İznik İmparatorluğu’nun önünde artık bir engel kalmamıştı, kendilerini tamamen Konstantinopolis’in alınmasına, Latinlerin atılmasına ve eski Bizans devletini tekrar oluşturmaya odaklayabilirlerdi. Baldwinleri destekleyen yalnızca Papalık ve Venedik Cumhuriyeti olmakla beraber Papa IV.Aleksandr pek ilgili sayılmazdı. Geriye bir tek Venedik kalıyordu. Latin imparatorluğu’nun kurulmasına da onlar önayak olmuştu. 30 gemiden oluşan bir filoları Boğaz’da devriye olarak seyrediyordu. Donanmaya ihtiyaç duyan VIII.Mikail Palaiologos 13 Mart 1261 de Venediklilerin en büyük rakibi Cenevizlilerle bir anlaşma yaptı.Bu Venediklere karşı hem saldırgan hem de savunmaya yönelik bir anlaşmaydı. Konstantinopolisi almalarına ve Bizansı tekrar tesis etmelerine yardımcı olmaları karşılığında 1082 yılında Venediklilere tanınan tüm ticari ayrıcalıklardan Cenevizliler de yararlanacaktı.Aynen Venediklilere olduğu gibi onlara da Konstantinopolis’de bir mahalle tahsis edilecek(Galata) , İmparatorluğun önemli bütün limanlarından yararlanıp,vergi ve gümrük muafiyetleri olacak, Karadeniz limanlarına ücret ödemeden girebileceklerdi. Bu Cenova için tarihi önemde bir anlaşmaydı ve Doğu’daki ticari imparatorluklarının temeli atılmış oluyordu (J.J.Norwich,315-316,1999). Venedik ve Cenova ile yapılan bu anlaşmaların Bizans’ın boynuna kendi elleriyle geçirdiği idam ilmikleri olduğu kısa bir zaman sonra ortaya çıkacaktır.

Kostantinopolis hiç beklenmedik şekilde, en ufak bir çarpışma olmadan İznik kuvvetlerinin eline geçti. Aleksios Strategopulos komutasında Trakya’ya geçen küçük bir kuvvet Konstantinopolis’in savunmasız olduğunu farkedince, şehre yönelip ani bir baskınla 25 Temmuz 1261 sabahı şehri aldılar. II.Baldwin ticari bir Venedik gemisiyle Latin hakimiyetindeki Eğriboz Adası’na kaçtı.Böylece iki kuşak süren Bizans’ı tekrar kurmak ve Konstantinopolisi tekrar başkent yapmak rüyası gerçekleşmiş oldu.

VIII.Mikail Palaiologos, Baldwin’in tören kıyafetleri kendine gösterilene kadar şehrin ele geçtiğine inanamaz. 15.Ağustos.1261 de Yedikule Altın Kapı’dan şehre giren Mikail
Geleneksel yoldan yayan olarak ilerleyerek Aya Sofya gelir ve Patrik Arsenius’un elinden ikinci kez taç giyer.Bu defa yalnızca karısı ve kendisi taç giyer, henüz bebek olan oğlu Andronikos da muhtemel varis olarak ilan edilerek 29 Mayıs 1453 ‘e kadar Bizans devletini yönetecek olan Palaiologos hanedanlığı kurulmuş olur.

Diğer Eş-İmparator Ioannes Laskaris’e gelince, o İznik’te bırakılmış,yok sayılmıştır.Aradan dört ay geçmeden, bir Noel günü gözleri kör edilir.Henüz on bir yaşındadır. Marmara’nın güney sahillerinde bir kaleye hapsedilir ve yarım asra yakın, ölene kadar orada tutulur.


İznik imparatorları devletin iç işleriyle de yakından ilgilenmişler, tebaalarının ekonomik koşullarını düzeltmeyi ve refahlarını yükseltmeyi hep amaç edinmişlerdir.Dış siyasi koşulların zorluğuna rağmen III.Ioannes Vatatzes ülkesinin ekonomik meselelerine yoğun mesai harcamıştır. Nikeforus Gregoras’ın Historia sında belirttiğine göre onun zamanında “kısa bir zamanda ambarlar mahsulle dolup taşmış; yollar, sokaklar, bütün ahırlar ve kümesler sığır sürüleri ve kümes hayvanlarıyla dolmuş” tarıma, bağcılığa ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine önem verilmiştir. Moğolların tahripkar saldırısı sonucu ekonomisi sarılan komşu Anadolu Selçuklu Türkleri kıtlık sorunu yaşamaya başlamışlar, hayati erzak gereksinimlerini İznik develetine bağlı yerlerden çok yüksek bedeller ödeyerek temin edebilmişlerdir. Türklerin altınları, gümüşleri, mücevherleri, değerli eşyaları yok pahasına İznik Rumlarının eline geçmiş ve İznik devletinin hazinesine akmıştır. Vatatzes vergileri düşürerek refahın artmasını sağlamıştır. Bolluk zamanlarında tahıl ambarlarında saklanan tahıl hasatın düşük olduğu zamanlarda halka dağıtılarak kıtlığa karşı tedbirler alınmıştır. Ekonominin iyi olmasından yararlanılarak Vatatzes zamanında ülkenin birçok yerinde kaleler dikilmiş, hastane, yaşlılarevi ve fakirler için yurtlar açılmıştır. Vatatzes’e göre Roma Devletinin adaletsizlikten arınması herkesin evinde her ihtiyacının bulunmasıyla mümkündür.
(A.A.Vasiliev,s 546,1964).

Bizanstaki pronoia gibi İznik İmparatorluğu’nda da devlet hizmetindeki soylulara askerlik hizmeti karşılığında İmparator tarafından hayat boyu kaydıyla toprak bağışlanıyordu. Vatatzes’in şehirlilerden ve çiftçilerden yana olan ekonomik politikaları zamanla bütün toprak aristokrasisinin tepkisini çekmeye başladı. İktidarının son zamanlarına doğru bunlara karşı önlemler almaya başladı (A.A.Vasiliev,s 547,1964).

II.Teodoros Laskaris tahta çıkınca babası tarafından itibarları kırılan aristokratlar yeni İmparator’un kendilerine eski itibarlarını iade edeceğini düşündülerse de umduklarını bulamadılar. II.Teodoros Laskaris aristokrasinin devlet yönetimindeki etkisini en aza indirdi ve soylulara karşı bir dizi tedbir alındı. En yakınındaki kişiler orta sınıftan geliyorlardı ve Georgios Muzalon ve kardeşleri bunların temsilcisiydiler. Varlıklarını imparatorun desteğine borçlu olan orta sınıftan gelen bürokrasi bu nedenle imparatora sadakatle bağlıydı. Onun ölümünden sonra Mikail Palaiologos’un kişiliğinde aristokrasi de devlet içinde etkinliğini tekrar ele geçirdi. Askeri hareketlilik nedeniyle vergilerin arttırılması da Teodoros’a karşı memnuniyetsizliği arttırmıştır.

İznik imparatorları yabancı ülkeler ile yapılan dış ticaretin gelişmesine de ilgi duymuşlardır.
İlk olarak I. Teodoros Laskaris Konstantiopolis’deki Venedik podesta sı ile Ağustos 1219 da bir ticaret andlaşması yapmıştır.Buna göre Venedikli tüccarlara tüm İznik toprak ve denizlerinde vergiden muaf olarak serbestçe ticaret yapma imtiyazı tanınmıştır. Venediklilerin batıdan getirdikleri ürünler tüm Anadolu’yu geçip gelen doğu ürünleriyle rekabet ediyordu. Doğu ve batıdan gelen bu ithal ürünlere halk tarafından yoğun bir talep vardı ve bunların satınalınması için çok para harcanıyordu. Vatatzes buna engel olmak amacıyla lüks malların ithalini yasaklamış, halkı Romalıların işleyip Romalıların ürettiği malları tüketmeye özendirmeye çalışmıştır.

Venedik ile yapılan anlaşma uzun süre yürürlükte kalmamış, Venediklilerin İznik devletine karşı düşmanca tutumları anlaşmanın bozulmasına neden olmuştur. İznik’e karşı gelen Rodos Adası’nın eski Bizanslı valisi Leon Gabalas ile Venedik ayrı bir işbirliği anlaşması imzalayınca İznik ile Venedik’in arası iyice açılmıştır.

Nihayet Mart 1261 yılında Venedik’e karşı Cenova ile bir anlaşma yapılarak Cenova Levanten’de Venedik karşısında ticari büyük avantajlar elde etmiştir. Bunun faturası ileri tarihlerde Bizans’ı yönetenlerin önüne getirilecektir.

1261 yılında Palaiologoslarla Bizans tekrar kurulmuş oldu ve bu aynı zamanda ikiyüz yıl süren bir yıkılışın tarihin başlangıcı oldu.Ozellikle Konstantinopolis hiç bir zaman tekrar eski görkemli
günlerine dönemedi bir yıkıntı olarak kaldı. Latinlerin yakıp yıktığı harebe haline getirdiği başkentin perişan halinden gün geldi Osmanlılar sorumlu tutuldu.

28.02.2010.
Gayrettepe.

10 Şubat 2010 Çarşamba

İZNİK İMPARATORLUĞU (1204-1261)


Son yayınladığımız makaleden bu yana oldukça uzun bir zaman geçti.
Bu zaman içinde İznik İmparatorluğu hakkında bir derleme yapmaya çalıştık. Özgün olarak bu konuda hazırlanmış Türkçe bir çalışma sanıyorum yok. Bizim aşağıda yayınladığımız da özgün değil, IV.Haçlı Seferi başlığı altında ve Bizans İmparatorluğu çalışmaları içinde İznik'te yaşanan gelişmelere yer veriliyor. Biz de ağırlıklı olarak Ostrogorski, Vasiliev, Julius Norwich ve zaman zaman Wikipedia'dan yararlanarak bu çalışmayı tamamladık. İki bölümde sizlerle paylaşacağız. Umarım okuyanlar için yararlı olur.

10.02.2010
Celalettin BASIK

İZNİK İMPARATORLUĞU
(1204-1261)
Bölüm 1

Dördüncü Haçlı Seferi her ne kadar Kudüs’ü ele geçirmek amacıyla başlamışsa da kısa zaman içindeki gelişmeler, özellikle Venediklilerin ve Doç Enrico Dandolo’nun telkin ve kararlarıyla önce Adriatik kıyısında o tarihlerde Macarların elinde bulunan Zara kentinin zaptına yönelmiş, daha sonra da Bizans (Hıristiyan Roma ) İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’e yönelerek şehrin Latinlerce ele geçirilmesi, Latin İmparatorluğu’nun
(Imperium Romaniae) kurulmasıyla sonlanmıştır.

Dördüncü Haçlı Seferi Sonrası Ortaya Çıkan Devletler:

A ) Haçlıların kurduğu Devletler:

Kudüs’ü fethetmek amacıyla başlayan Dördüncü Haçlı Seferi (1200-1204) Konstantinopolis’e yönelip, haçlılar başkenti ele geçirdikten sonra (13 Nisan 1204) dağılan Bizans İmparatorluğu’nun toprakları üzerinde çeşitli devletler ortaya çıktı. Bu devletlerden dördü Haçlı Seferine katılan Franklar tarafından, üçü de dağılan Bizans İmparatorluğu’nun ileri gelen aristokratları,askerleri,bürokratları öncülüğünde Romalılar tarafından kurulmuştur.Romalılar tarafından kurulmuştur çünkü bizim bugün Bizanslı olarak andığımız insanlar o zaman kendilerini Romalı olarak tanımlıyorlar,Roma’nın varisi kabul ediyorlardı.

13 Nisan 1204 tarihinin hemen ertesinde sefere katılan Franklar ve Venedikliler daha önceden anlaştıkları şekilde (1.G.Ostrogorski, Bizans Devleti Tarihi,s.386,1999) imparatorluk topraklarını aralarında paylaştılar. Latin İmparatorluğu ve ona vasallık bağıyla bağlı olmak üzere Selanik Krallığı, Akhaya Dükalığı ve Atina veya Thebe Prensliği olarak imparatorluğun Avrupa topraklarında dört devlet ortaya çıktı. Bunların yanında Bizanslı aristokratlar tarafından Epir’de Epir Despotluğu, Doğu Karadeniz sahillerinde Trabzon İmparatorluğu ve Anadolu’nun kuzey batısında,Bitinya denilen bölgede İznik İmparatorluğu kuruldu. Kuruluş yıllarında oldukça zorlanan İznik İmparatorluğu dağılan Bizans İmparatorluğu’nu tekrar kurmayı ve başkent Konstantinopolis’i Latinlerden geri almayı başaran devlet oldu.

Balkanlarda ikinci defa kurulmuş olan Bulgar İmparatorluğu ile Orta Anadolu’da kurulu Anadolu Selçuklu Sultanlığı (Konya Rum Sultanlığı ) da bu devletlerin kimi zaman savaştıkları, kimi zaman ittifak kurdukları etkili komşu devletlerdi.

G.Ostrogorski’nin belirttiği Mart 1204 anlaşmasına uygun olarak, haçlılar Konstantinopolis’i ellerine geçirince bir Latin devleti kurdular. Anlaşmanın gerçekleştirilmesinde Haçlı Seferini başından beri kontrolu altında bulunduran Venedik doçu Enrico Dandolo’nun kararları etkili oldu (2. G.Ostrogorski, s.390, 1999).Altı Venedikli ve altı Franktan oluşan bir heyet tarafından, Marki Boniface de Montferrat’nın olması beklenirken, Dandolo’nun müdahalesiyle Flandr kontu Baldwin Konstantinopolis Latin İmparatorluğu’nun ilk imparatoru seçildi. 16 Mayıs 1204 de, Aya Sofya’da bir Venedikli olan Konstantinopolis’in ilk Latin patriği Tomas Morosini tarafından kendisine taç giydirildi.

Latin devletinin imparatoru olarak Baldwin ele geçirilen Bizans topraklarının dörtte birine sahip oluyordu.Geriye kalan dörtte üçün yarısı Venedik’e ayrılıyor, diğer yarısı da imparatorluk toprakları olarak sefere katılan baronlara paylaştırılıyordu. Trakya ve Anadolu’nun batı kısmı boğazlar Çanakkale dahil Konstantinopolis Latin İmparatorluğuna aitti. Marmara Denizi; Lesbos (Midilli), Khios (Sakız) ve Samos (Simos) gibi adalar da dahil olmak üzere birçok Ege adası yeni imparatorun mülkü sayıldı( 3. Ostrogorski, 391,1999). 1261 yılına kadar yaşayabilen Latin İmparatorluğu’nun tahtına sırasıyla Flandr kontu Baldwin ( 1204-1205), kardeşi Henry (1206-1216), naibe olarak her ikisin de kızkardeşi olan Yolanda ( 1217-1219), Robert de Cortenay ( 1219-1228), gene naib olarak John of Brienne ve nihayet 1237 den 1261 kadar II.Baldwin geçmişlerdir. Latince adı İmperium Romaniaea olan bu devletin diğer bir adı da Romanya İmparatorluğu idi.

İmparator seçilmesi engellenen marki Boniface de Montferrat kendisine önerilen Anadolu’daki toprakları kabul etmedi.Kendi payına düşen Girit adasını Venediklilere vererek ve Latin İmparator Baldwin’le mücadeleye girerek Selanik merkez olmak üzere Selanik Krallığını kurdu.Trakya’nın Ege kıyılarını, Teselya’yı ve Makedonya’nın Selanik’e yakın yerlerine sahip oldu. Boniface Eğriboz Adası’nı alıp burada bir lortluk ile Atina’da bir Dükalık ve Akhaya’da bir prensliğin kurulmasına yardımcı oldu ve bunlar Selanik’e bağlı Frank devletleri olarak ortaya çıktılar. Diğer yandan da Bizans’tan geriye kalan toprakları elde etmek isteyen Epir Despotluğu ve Bulgar İmparatorluğu ile de çatışıp durdular. 1207 de Bulgarlara yenilip ölen Boniface’in yerine oğlu Demetrius (1209-1224) geçti. Epir despotu Teodoros Komnenos Dukas Angelos Selanik’i ele geçirince Selanik de Epir Despotluğuna bağlandı 1224.
Kağıt üstünde Latin İmparatora bağlı olması gereken diğer Frank devletçikler, kuruluşlarında etkili olan Boniface de Montferrat’ya daha bağlıydılar. Attika ve Boeotia’ya da kurulan Atina ve Teb Dükalığı Boniface tarafından Otto de la Roche’a verilmişti.Yerli halk düke megaskyr diyordu. Gene Boniface de Montferrat’nın desteğiyle Mora Yarımadası’nda (Peloponez’de) Akhaya Prensliği kuruldu.( 6. A.A.Vasiliev, History of the Byzantin Empire, cilt 2, s 506, 1964.) Akhaya Prensliğinin başına önce William of Champlitte daha sonra da Geoffrey de Villehardouin geçti. Bu prenslik tamamen batılı yaşam tarzı ve feodal yapısıyla diğer devletçiklerden farklı kalmış, Yunanistan’da Fransa’nın bir parçası gibi varlık göstermiştir. (7.Ostrogorski, 392,1999 ).

Bizans topraklarının paylaşılmasından en karlı çıkan Serenissima Republica di Venezia yani Venedik Cumhuriyet’i oldu. Bir deniz ticaret devleti olan Venedik, doç Enrico Dandolo’nun meziyetleri sayesinde Kudüs’ü “kafir” Türklerden kurtarmak için organize edilen Dördüncü Haçlı Seferini başarıyla önce Zara’ya yönlendirdi. Haçlılar Papa’nın karşı çıkmasına rağmen Zara’yı halkının Katolik olmasını önemsemeksizin Macarlardan koparıp kendi hakimiyetleri altına aldılar. Ustaca manevralarla Vnedikliler Haçlıları çıkarları gereği Bizans’a, zenginliği ve ihtişamıyla ünlü Konstantinopolis’e saldırttılar. Venedikliler Mısır Sultan’ı ile yaptıkları andlaşma sonrası Mısır kıyılarında büyük ticari imtiyazlar elde etmişlerdi. Haçlı saldırısı onların bu çıkarlarını tehlikeye atabilirdi.Ayrıca 1182 yılında Konstantinopolis’de Venediklilere karşı büyük bir saldırı olmuş,Venedikliler mal ve canlarından olmuşlardı. Bunlar Venedikliler’in Haçlı seferinin yönünü Bizans’a yönlendirmelerinin somut nedenleriydi. Konstantinopolis’i işgal ettiler,haçlı seferinin baş destekçisi papa III.Innocentus’u bile şaşkına çevirecek bir vahşetle halkını kılıçtan geçirip şehri üçgün üç gece yağmaladılar. Konstantinopolis bu yağmanın ve soygunun izlerini hiçbir zaman üzerinden tamamen atamadı. Yağmalanan bir çok kıymetli eser başta Venedik olmak üzere Batı Avrupa’nın çeşitli şehirlerine dağıldı.

Mart 1204 de haçlı seferine katılanlar arasında mutabakata varılmasına rağmen Venedik Cumhuriyeti Epir, Akarnania, Aitolia ve Peloponez’de kendilerine verilen topraklar üstünde hüküm sürme hakkından feragat ederek, Peloponez’de Koron ve Modon ile 1205 de Adriyatik kıyısında Dyrrhakkion (Draç) ve Ragusa’yı ilhak etti. Ionia adaları, Girit, Eğriboz ( Euboea), Andros ve Narkos ile Arkipelagos adaları, Gelibolu (Kallipolis), Tekirdağ ( Rhaidestos ) ve Marmara Ereğlisi ( Heraklaia) gibi liman şehirleri ve İmparatorluk topraklarının iç kesimlerinde olmasına rağmen Edirne’yi (Adrianapolis) aldı ( 8. Ostrogorski, 391, 1999). Konstantinopolis’in de İmparator’a düşen sekizde beşinden geriye kalan sekizde üçüne de sahip olan Venedik Cumhuriyeti, böylelikle Venedik’ten İstanbul’a kadar ticareti açısından hayati değer taşıyan sulara, adalara, limanlara hakim oldu. Bunlara ilaveten patriklik makamı ve Aya Sofya’da Venedik’in payına düştü. Diğer devletler Latin İmparator’a vassallık yemini etmelerine rağmen Enrico Dandolo her hangi bir bağlılık yemini etmedi ve gururla “Roma İmparatorluğunun Çeyrek ve Çeyreğin Yarısının Lordu” ünvanını kendine layık gördü. ( John Julius Norwich, p.307,1999).

1204 sonrası dağılan Bizans Devleti toprakları üzerinde Haçlılar tarafından kurulan devletlerin ortak yanı hepsinin Batı Avrupa’ya özgü feodal yapıda olmalarıydı. (A.A.Vasiliev,p.506,1964 ).


B- Bizanslıların kurdukları Devletler:

Haçlıların Konstantinopolis’de giriştikleri katliam ve yağma; yabancılar tarafından Bizans topraklarında kurulan devletlerin batı Avrupa tarzı feodal yapıları; Yunanca resmi adı Βασιλεία Pωμαίων (Vasileia Romayon / Romalıların Devleti ) olan devletin Ortodoks yurtaşlarının inançlarının Katolik işgalcilerin inaçlarından farklı oluşu gibi nedenlerden Bizanslılar işgalcilerin ulaşamadıkları yerlere kaçtılar. Konstantinopolis Kilisesi’nin zor kullanılarak Roma Kilisesinin hakimiyeti altına girmesi de Ortodoks ruhban sınıfı ve halk tarafından da hiç bir zaman benimsenmedi ve ileri gelen ruhban İznik’e geçerken Patrik Ioannes Kamaterus Bulgaristan’a kaçtı ve orada kaldı. İlber Ortaylı’nın dediği gibi “Katoliklik ve Ortodoksluk arasındaki 1204’e kadar olan çatışma ve ayrışma teolojik düzeydedir ve sokaktaki adamın ilgisi dışındadır.Ortodoksluk ve Katoliklik arasındaki asıl ayrışma Haçlıların Bizans’a saldırmasından sonra belirginleşmiştir.Artık araya kan girmiştir.Doğu Ortodoks dünyası bundan sonra Batı dünyasına iyi bakmaz.”( İlber Ortaylı, s.129, 2008) . Bizans’ın idari ve askeri aristokrasisi, bürokratlar, ruhban sınıf ,mülklerinden olan toprak sahipleri ve aydınlar kayıplarını asgaride tutabilmek ve mümkün olursa kaybettiklerini geri almak için İznik’e, Epir’e ve Karadeniz kıyılarına dağıldılar.A.A.Vasiliev işgale maruz kalan halkın ulusal bir birleşmenin peşine düştüğünün altını çizer (A.A.Vasiliev,s 507,1964). Kaçanlar Epir’de I.Mikael Dukas Angelos, Karadeniz’de Komnenos’lardan I.Aleksios ve David, İznik’de Angelosların damadı I.Teodoros Laskaris’in kurdukları devletlere sığınarak buralarda geleceklerini aradılar.

Epir Despotluğu bunlar arasında en geç kurulandır. 1205 yılında I.Mikael Dukas Angelos tarafından kurulmuştur. Mikael,Bizans imparatorları II.İsakios Angelos ile III.Aleksios Angelos’un yeğenidir. İlk başlarda 1204 de Boniface of Montferrat ile ittifak kurduysa da Mora’yı Franklara kaptırınca Epir’e geçip despotluğunu ilan etmiş ve amcalarından hareketle Bizans’ın meşru varisi olduğu iddiasını ortaya atmıştır. İznik’de o tarihlerde kendisine henüz imparator ünvanı verilmemiş olan I.Teodoros Laskaris’i meşru varis sayan sürgündeki Konstantinopolis patriği X.Ioannes Kamateros Mikael’in meşruiyetini kabul etmemiştir.
Bunun üzerine Doğu Ortodoks Kilisesi ile bağlarını koparan I.Mikael Dukas Komnenos
Epir’de Papa III.Innocent’in otoritesini kabul etmiştir. Orijinal adı Δεσποτάτο της Ηπείρου
( Epir Despotluğu ) olan bu devletin başkenti Arta’dır. Kısa zamanda büyük gelişme gösteren Epir despotluğu Boniface de Monferrat tarafından kurulan Selanik Karllığını kendine bağlamış (1224 ), Bizans’ı tekrar ayağa kaldırabilecek ve Kosntantinopolis’i Latinlerden geri alabilecek kudrette gözümüştür. Ne var ki 1248 de İznik İmparator’u III.Ioannes Dukas Vatatzes’in imparatorluğunu kabul etmek zorunda kalmış ve bunun sonucunda Bizans üzerindeki iddia ve beklentisi oldukça zayıflamıştır.

1185 yılında, Komnenos hanedanlığının son taht sahibi İmparator I.Andronikos Komnenos II. İsakios Angelos tarafından tahttan indirilip, işkenceyle öldürülür; kör edilen oğlu Manuel Komnenos’da aynı akibeti paylaşır. Fakat Gürcisan Kralı’nın kızı olan karısı Rusudan her iki oğlunu, Aleksios ve David’i alarak Gürcistan veya Pontus’a kaçar. Taht Angeloslar’a geçmiş olmakla birlikte, Komnenoslar olarak tahtın meşru varisleri olduklarını ileri sürerler. 1204 yılında Bizans Latinlerin eline geçince Aleksios ve David Komnenos Gürcistan Kraliçesi olan teyzeleri Tamar’ın da desteği ile Trabzon, Sinop ve Paflogonya kıyılarında Trabzon İmparatorluğunu kurarlar.Her ne kadar Bizans üstünde hak iddia etseler de, İznik İmparatorluğu karşısında pek tutunamazlar ve coğrafi olarak da Konstantinopolis’e uzak kaldığından kendi sınırları içinde varlığını 1461 yılına Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilene kadar korur.

Bir süre direnç gösterse de fazla dayanamayacağını anlayan son imparator V.Aleksios Dukas Murzopulos ( 5 Şubat- 12 Nisan 1204) 12 Nisan gecesi kaçınca Haçlılar 13.Nisan günü Konstantinopolis’e girerler ve Bizans Latinlerin eline geçer. I.Teodoros Laskaris İznik’te yeni devleti oluşturmaya başlar. İlk zamanlar devlet imparatorluktan ziyade bir prenslik veya despotluktur. “Sürgündeki İmparatorluk” İznik İmparatorluğu’nun kurucusu I.Teodoros Laskaris’in (Θεόδωρος Α' Λάσκαρις ) doğum tarihi olarak kaynaklar 1174 ile 1175 i, ölüm yılı olarak 1221 ile 1222 tarihlerinde müteredditlerdir. Aynı tereddüt saltanat yılları için de geçerlidir: 1204-1221 veya 1205-1222 tarihleri ileri sürülmektedir (vikipedia). I.Teodoros Laskaris Bizans İmparatoru III.Aleksios Angelos (Αλέξιος Άγγελος) un damadıdır, kızı Anna ile 1199 evlenmiştir bu nedenle Angelos ailesinin bir üyesidir.Karısının babaannesi de Teodorosa Komneni olduğundan bu şekilde Komnenos ailesiyle de bağlantılıdır. Kendi ailesi Laskarisler de Konstantinopolis’in tanınmiş arisokrat ailelerindendir.Teodoros Laskaris yedi erkek kardeşten biridir, iki de kızkardeşleri olduğu ileri sürülmüştür.(6 viki) Erkek kardeşlerinden Konstantinos Laskaris’in (Κωνσταντίνος Λάσκαρης ) Konstantinopolis’in Latinlerce ele geçirilmesinden önceki son imparator olduğu ileri sürülür. Nisan 1204 de imparator seçilmesine rağmen şehir düşünce taç giyememiştir,bu nedenle adı imparatorlar listesinde geçmemektedir. Eğer imparatorlar listesinde adı geçecek olsa XI.Konstantinos diye anılacak, son imparator olan Konstantinos’un da XII.Konstantinos olması gerekecektir. I.Teodoros, III.Aleksios Angelos’un hizmetinde haçlılara karşı koyan kuvvetlere komuta etmiş, Aleksios Dukas Morzupulos’un kaçmasından sonra Konstantinopolis ruhban sınıfı onun imparator olacağını düşünmüş fakat haçlılar tam şehre girerlerken Anadolu’ya geçmiştir.(9 Vasi) Onu sivil ve asker aristokratlar ve kilisenin ileri gelenleri izlemiştir. Patrik X.Ioannes Kamaterus İznik’e gelmemiş Bulgaristan’a sığınmıştır. Teodoros tarafından davet edilmişse de Patrik Kamaterus Iznik’e hiç geçmemiştir.

Yeni başkent İznik, 325 ve 787 yıllarında yapılmış iki ekümenik konsile ev sahipliği yaptığından Hiristiyan dünyası için önemli bir şehirdir. Konstantinopolis’e yakın, önemli yolların kesiştiği bir noktada stratejik bir yerdi. Sağlam surlarla korunuyordu.Bir süre Selçuklular’a da başkentlik etmiş, Birinci Haçlı Seferine katılanlar tarafından şehir Türklerden geri alınıp andlaşma gereği Aleksios Komnenos’a geri verilmişti.

Haçlılar,ilk başlarda Anadolu’nun değerini anlayamadılar. Payına düşmesine rağmen Boniface of Montferrat’nın Anadolu’yu bırakıp Selanik’e yönelmesinden sonra batı Anadolu’da bulunan Bizans kuvvetleri Teodoros Laskaris’in etrafında toplandılar. İşleri oldukça zordu. Otorite boşluğu nedeniyle Alaşehir (Filadelfiya), Menderes Vadisi ve Milet’te başlarına buyruk yerel otoriteler türemişti ( 11. G. Ostrogorski, 394, 1999). Trabzon İmparatorluğu da David Komnenos kumandasında Karadeniz kıyısı boyunca batıya doğru ilerliyordu. Latinler de hatalarını anlamışlardı. Baldwin’in kardeşi Henri de Flandre ve Louis de Blois’nın şövalyeleri İznik’i almak üzere 1204 yılı sonlarında Anadolu’ya geçtiler. Teodoros Laskaris Manyas yakınlarında bu kuvvetlere yenildi ve Bitinya’nın birçok yeri Latinlerin eline geçti. Bizanslılar tam olarak yerleşip idari ve siyasi olarak örgütlenemeden mücadeleye girmek zorunda kalmışlar ve yenilmişlerdi, davayı kaybetmiş gibiydiler. Fakat Edirne yakınlarında Latin kuvvetlerinin Bulgarlar karşısında ağır bir yenilgi uğramaları İznik’in durumunu kurtardı.

Bizanslı pronoia sahibi aristokratlar Latinlerle anlaşmaya yatkındılar. Pronoia mülkiyeti devlete ait olan arazilerin belirli bir hizmet karşılığı hayat boyu devlet ileri gelenlerine bağışlanma sistemi, bir tür dirlikti. Osmanlı tımar sistemiyle olan benzerliği tartışmalıdır.Bazı tarihçiler Osmanlı tımar sistemini pronoianın devamı sayarlarken, bazıları bu fikri paylaşmaz. Pronoialarının muhafazası karşılığında Trakya ve Balkanlar’daki kırsal aristokrasi Latinlerin hizmetine girmeye hazırdı. Ne var ki Latinler bunu kabul etmediler. Bulgar çarı Kaloyan’ın uzlaşma çağrıları da Latinler tarafından karşılık bulamayınca, Trakya’daki Bizanslı toprak aristokrasisiyle Bulgarlar Latinlere karşı birleştiler. Dimetoka (Didimoteikos) ve Edirne (Adrianapolis) başta olmak üzere birçok Trakya şehrinde isyanlar çıktı, Latin şövalyelerin garnizonları basılıp askerleri kılıçtan geçirildi. 14.Nisan.1205 de Kaloyan’ın Bulgar ve Kumanlardan oluşan kuvvetleri Latin ordusunu Edirne yakınlarında perişan etti. Birçok şövalye öldürüldü.Bunlar arasında taksimde payına İznik düşmüş olan Louis de Blois da vardı. Latin İmparator Baldwin’de esir düştü ve bir daha kendisinden haber alınamadı.Aynı yerde 378 yılında Romalı bir İmparator Valens’de Gotlara yenilip savaş meydanında hayatını kaybetmişti.Bu yenilgiyle Latinlerin kuvveti devletin kuruluş aşamasında temelden sarsıldı. Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar, ellerinde sadece Biga ( Pegai) kaldı. Bu sonuç Laskaris’e yaradı, Latin baskısından kurtulmuş oldu. (12.G.Ostrogorski, 395,1999).

1205 yılı içinde I.Teodoros Laskaris başkent İznik olmak üzere bütün ayrıntılarda eski Bizans devlet yapısını örnek alarak devleti örgütlemeye girişti. Eski devlet kurumları, bürokrasi, askeri yapı, kilise aynen İznik’e taşındı. Saray ve Kilise gelenekleri korundu. Trabzonlu Komnenoslar’ın Karadeniz’in batısına ilerlemeleri durduruldu, başkaldıran yerel idareler kontrol altına alındı. Patrik X.Ioannes Komaterus İznik’e gelmeyince yeni patrik seçiminde zorluk yaşandı. Ancak 1208 yılında orucun üçüncü haftasında Mikail Otoreianos patrik seçilebildi. Nisan 1208 de de Teodoros Laskaris imparator ilan edildi. O tarihten önce despotes ünvanını taşıyordu. Patrik eliyle taçlandırılması Bizans İmparatorlar’ının halefi olduğu anlamına geliyor, bütün Rumların meşru tek basileusu ve autokratoru sayılıyordu.Aynı şekilde İstanbul ekümenik patriği ünvanını taşıyan ve İznik’de hüküm süren patrik de Yunan Kilisesi’nin tek meşru başkanı oluyordu. Latin İmparator’a ve Latin patriğe karşı İznik gerek imparatoru gerekse patriği ile İstanbul’dan kovulan Bizanslılığın sürgündeki devlet ve kilise merkezi olmuştu. (13. G.Ostrogorski, 395,1999 ). İznik resmi başkent olmakla birlikte – imparatorların taç giydiği patriklik makamının da merkezi olarak- Teodoros’un halefi III.Ioannes Vatatzes’in kendi ikameti için seçtiği Lidya şehri Nymphaeum da ( Nif veya Kemal Paşa ) devletin elli yedi yıllık tarihinin çoğunda adeta fiili hükümet merkezi gibiydi ( John Julius Norwich, s.307,1999) .

Esir düşen Baldwin of Flander’dan haber çıkmayınca o tarihe kadar naib olarak idare eden Henri of Flander 20.Ağustos.1206 da Latin İmparatoru ilan edildi. İznik Latinler için en büyük rakipti, buna karşı mücadele edebilmek için yeni imparator Trakya’daki Bizanslı tebaasına karşı daha uzlaşmacı oldu, aristokratlardan bir kısmını kendi tarafına çekebildi.
Bulgar ve Rum işbirliğinin bozulması derlenip toparlanmakta Henri’ye yardımcı oldu. 1206 sonunda tekrar Anadolu’ya geçtiyse de Bulgar Kaloyan’ın baskın hareketleri karşısında geri dönmeye mecbur kaldı ve Laskaris ile 1207 de iki yıllık bir anlaşma yaptı. Aynı tarihlerde hücumlarını Selanik’e yönlendiren Kaloyan kuşatmada hayatını kaybetti.Birlikte Latinlere karşı ittifak kurmuş olsalar bile Rumlar açısından Latinlerden daha az gaddar olmayan Kaloyan, Bulgarkıran II.Basil’e nispet kendisine Rum kasabı adını takmıştı. 1014 yılında İmparator II.Basil Bulgarlarla girdiği mücadelede Bulgarları yenmiş, esir düşen onbin kadar Bulgar askerini gözlerine mil çektirip memleketlerine geri göndermiş, Bulgar devletini de Bizans topraklarına katmıştır. Bu nedenle kendisi tarihte “Bulgarkıran” ( Bulgaroktonus) olarak anılır.Kaloyan’ın “Romayoktonus” luğu bir tür intikam ünvanıdır. Rumlar da ona “skiloioannes” ( Köpek İvan) derler. Sonuçta onun Latinler üstündeki baskısı İznik için büyük fırsat olmuştur.

İznik için bir diğer tehdit kaynağı da başkenti Konya (İkonion) olan Anadolu Şelçuklu Sultanlığı idi. Kuzeyde Karadeniz’e, Güney’de Akdeniz’e kıyıları olan Türk sultanlığı Orta Anadolu’ya hakimdi. Bizans’ın ağırlık merkezinin Anadolu’ya taşınmış olması daha önceden de var olan çatışmayı daha da şiddetlendirmişti.Selçukluların Batı kıyılarına ilerlemesi engellenmiş oluyordu. Latinler 1209 yılında Selçuklular ile ittifak yapınca ( 14. G.Ostrogorski, s.397,1999) I.Teodoros Laskaris Kilikya Ermeni Krallığı’yla dialoğa girdi. Firari Bizans İmparatoru III.Aleksios Angelos Konya’ya gidip Sultan’a sığınınca Selçukluların eline bir koz geçmiş oldu. İznik tahtının meşru varisi olarak III.Aleksios’u gösterip saldırılarını meşru gösteriyorlardı. Nihayet 1211 yılında Selçuklularla 800 ücretli Latin şövalyeden oluşan Laskaris’in kuvvetleri Menderes yakınlarında Antiokheia’da karşılaştılar ve sonuç Türklerin aleyhine oldu.Şövalyelerin hemen hepsinin ölmesine rağmen yenilen Türkler oldu. Bu savaşta Selçuklu Sultanı I.Giyaseddin Keyhüsrev’in öldüğü ileri sürülür.AA.Vasiliev’de George Acropolita’yı kaynak göstererek Sultan’ın muhtemelen Laskaris tarafından katlediğini ima eder (A.A.Vasiliev, s 515, 1964). Radi Dikici’nin Şu Bizim Bizans kitabında da (s.378, 2007) Sultan ile İmparator arasında düello yapıldığı anlatılır. III.Aleksios’da Laskaris’e esir düşer ve hayatının geri kalanını İznik’te bir manastırda tamamlar.

Bu zafer toprak kazancı sağlamamış olsa da moral bir üstünlük getirmiştir.Yeni İmparatorluğun Bizans’ın Müslümanlarla olan geleneksel savaşı devam ettirme misyonunu üstlendiği gerek Asya gerekse Avrupa yakasındaki Rumlar tarafından memnuniyetle karşılanmış ve İznik’in gelecekte Bizans’ın tekrar kurulmasında bir odak noktası olacağı inancı pekişmeye başlamıştır. Bu zaferi nedeniyle Nisetas Koniyantes methiyeler düzmüş, kardeşi müstefi ve münzevi eski Atina Metropolü Mikail Akominatus Laskaris’e övgü dolu bir mektup göndermiştir (A.A.Vasiliev,s 515,1964).

Latin İmparatorluğunu ortadan kaldırıp Konstantinopolis’i geri almak ve Bizans’ı tekrar kurmak Laskaris’in temel hedefiydi.Amacını gerçekleştirmek için donanmaya ihtiyacı vardı ve onu da oluşturmasına rağmen Konstantinopolis’e odaklanmak için henüz yeterince güçlenmemişti. Latin İmparator Henri İznik’in Selçuklular karşısıda kazandığı zaferden memnun olmuştu. Ona göre 800 paralı askerin savaş meydanında ölmüş olması İznik devletini zayıflatmıştı. Oysa yanılıyordu, ölenlerin yerine Frank ve Yunanlılardan yenileri bulundu.Henri 15.Ekim.1211 de Murat Dağı ( Rhyndakos ) yakınında bir savaş kazandı ve Bergama ile Nif’e (Nymphaion- Kemalpaşa) kadar ilerledi. Her iki tarafında kuvvetleri denk olduğundan küçük çatışmalar kesin bir üstünlük getirmiyordu. Nihayet 1214 sonunda iki taraf arasında Anadolu’daki karşılıklı sınırları belirleyen bir barış anlaşması yapıldı.Anadolu’nun Edremit’e (Adramyttion) kadar olan kuzey batı kısmı Latinler de, Selçuk sınırına kadar olan geriye kalan kısım da İznik imparatorluğu’nda kaldı.Bu anlaşmayla her iki devlette birbirini resmen tanımış oluyordu. Bu İznik için bir yerde diplomatik bir kazançtı.

1216 yılında Latin İmparator Henri de Montferrat öldü. Latin-İznik barışı bir süre daha geçerli kaldı, hatta Laskaris Montferratların yeğeni Iolanda’nın kızı Maria ile evlendi ve bu evlilik bir yıl sürdü. Henri becerikli bir yöneticiydi ve bazılarına göre Latin İmparatorluğu’nun gerçek kurucusu o sayılırdı. Yunanistan’da kurulmuş olan Franklara ait prensliklerin temelinde onun kurumları vardı.Rumlar tarafından da saygı duyulan bir önder olan Henri de Monferrat’dan sonra gelen hiçbir yönetici onun nitelikleri sahip değildir.

Laskaris Venedikliler ile de ilişki kurdu ve Venediklilere Bizans’ta sahip oldukları ticari ayrıcalıkları, vergi muafiyetlerini İznik devleti için de verdi ( Ağustos 1219).Bu ilginçtir. Baş düşmanına, Bizans’ı hem ekonomik olarak, hem de siyasal olarak çökerten, Konstantinopolis’ten atan güçle anlaşmanın kısa vadede kendisine yararlı olabileceğini görebilmiştir. Venedik doçunu “Rum İmparatorluğunun dörtte biri ile diğer dörtte birinin yarısının dominatörü olarak tanımaktan çekinmez. Kendisini de Theodorus in Christo Deo fidelis Imperator et moderator Romeorum (imza atarken Grecorum) et semperaugustus Comnenus Lascarus yani resmen imparator olarak kabul ettirir.

İznik devleti güney Slavları tarafından da eski Bizans’ın ve Yunan Ortodoksluğunun merkezi olarak kabul edildi. Sırp Büyük Prensi Stefan Nemanya’nın (1166-1199) oğlu Sırb Başpiskopos Sava bağlı olduğu Ohri başpikoposluğunu atlayarak İznik’e döndü ve 1219 yılında Sırbistan’ın otokefal (bağımsız) başpiskoposu olarak İznik Patriği tarafından takdis olundu.Oysa 1217 de kral olan kardeşi Stefan tacını Roma eliyle, papalık legat’ı (temsicisi)
eliyle giymişti (14.G.Ostrogorski, 398, 1999). Sırp Kilisesi’nin Roma’ya karşı İznik sayesinde bağımsızlık kazanması İznik İmparatorluğu’nun da itibar ve etkinliğinin artması demekti.



İznik-Latin anlaşmasından en olumsuz etkilenen Trabzon oldu. Latinlerin desteğiyle I.Teodoros Laskaris ile mücadele edebilen Büyük Komnenoslar’dan David Komnenos, bu destekten yoksun kaldı ve Sinop’un batısında kalan, Amasra’dan ( Amastris) Karadeniz Ereğlisi’ne ( Herakliae) kadar uzanan kıyı şeridini İznik İmparator’una kaptırdı. Diğer taraftan Selçuklular da öteki kardeş Aleksios Komnenos’u yenip Sinop’u ele geçirdiler, Aleksios’u esir alıp daha sonra kendilerine bağımlı olarak tekrar Trabzon devletinin başına geçirdiler. Sinop’ta Selçuluların eline geçince Trabzon’un karadan batı Anadolu ile bağlantısı tamamen kesilmiş oldu.Böylelikle Bizans’ın geleceği için besleyebileceği bir umudu kalmadı, yerel ve küçük bir devlet olarak, tecrit edilmiş bir yerde 1461 yılına kadar varlığını sürdürdü.

Oysa batıda Epir devleti I.Mikael Dukas Komnenos’un önderliğinde askeri gücüyle önemli bir devlet olmuştu.Merkez Arta idi. Doğusunda Latin Selanik Krallığı, Adriyatik’te Venedik,
Kuzey ve kuzeydoğusunda Slavların bulunduğu; Epir, Akarnania ve Aiotilia’yı içeren Epir Despotluğu ciddi bir Bizans varisi devlet olarak ortaya çıktı.Anadolu’daki İznik devleti gibi dağılan Bizans’ın Balkanlar’daki siyasi ve kültürel merkezi haline gelip Bizans imparatorluğunun yeniden kurulup Konstantinopolis’in Latinlerden geri alınması bu iki devletin de ortak ülküsü oldu.

Kurucusu Mikail Angelos Dukas Komnenos 1215 yılında ölünce yerine kardeşi Teodoros Angelos Dukas Komnenos geçti.Daha önceden İznik sarayında kalmış olmasına ve Laskaris’in imparatorluğunu kabul etmiş olmasına rağmen Despot olunca Bizans’a sahip çıkma amacıyla İznik ile mücadeleye girdi.Onun zamanında Epir devleti topraklarını genişletti. İlk etkin girişimi Latin İmparatoru Henri de Flandre’ın yerine seçilen Pierre de Courtenay’a giriştiği suikast oldu. Tahta oturmak için Fransa’dan Konstantinopolis’e Dyrrhakhion üzerinden ulaşmaya kalkan Pierre de Courtenay’ı Arnavutluk dağlarında esir aldı ve ölene kadar tutsağı olarak tuttu. Courtenay’ın karısı Iolanda Baldwin ve Henri kardeşlerin kız kardeşiydi, Konstantinopolis’e deniz yoluyla gittiği için esir düşmekten kurtuldu ve kocasının yerine imparator naipliğini üstlenmiş oldu. 1219 yılında ölünce tahta oğlu Robert geçti.

Teodoros Dukas Komnenos’un diğer büyük girişimi Boniface de Montferrat’nın kurduğu Selanik Krallığını ortadan kaldırmak oldu. Latin imparator Henri öldükten sonra Konstantinopolis’in desteğinden yoksun kalan Selanik Krallığı 1224 yılında Epir topraklarına katıldı ve hakimiyeti altındaki Teselya ve Makedonya’nın oldukça büyük bölümünün Epir devletine geçti.Böylelikle Epir Despotluğu Adriyatik’ten Ege Denizi’ne kadar genişlemiş oldu. Bu zafer sonrasında Teodoros da kendisini Rumların basileus’u ve autokrator’u olarak İmparator ilan etti. Bizans İmparatorluğu’nun meşru varisi olarak kendisini görüyordu fakat İznik patriği bunu onaylamadı. Sava’nın Sırp başpiskopozu olarak İznik patrikliğince takdis edilmesini kabullenemeyen Ohri Başpiskoposu Demetrios Khomotinos
Teodoros Angelos Dukas Komnenos’un imparatorluğunu takdis etti. Ortada aynı amaca yönelik iki devlet, iki imparator ve rekabet halinde iki kilise vardı.

Selanik Krallığı’nın ortadan kalkması ile Latin İmparatorluğu’nun diğer Frank devletleriyle karadan bağı kesilmiş oluyordu. Konstantinopolis ve çevresiyle sınırlanmış, küçülmüştü.İznik devleti ile 1225 yılında yapılan yeni bir barış anlaşması sonrasında da Anadolu’daki topraklarını kaybetmiş, elinde sadece Boaziçi’nin Anadolu sahilleri ve Nikomedia (İzmit) kalmıştı.Her iki Bizans devletiyle ve Bulgarlarla çatışmak devleti sürekli olarak zayıflatıyordu. Kudretten tamamen düsmüş olmasına rağmen Epir ve İznik devletlerinin kendi aralarındaki rekabet ve bu rekabete Bulgarların da dahil olması Latin devletinin sonunu geçiktiriyordu.
Teodoros Dukas Komnenos, Selanik zaferinden sonra Trakya’nın bazı yerlerini de eline geçirdi ve Edirne’ye yönelerek birliklerini Edirne yakınlarına kadar gönderecek kuvvete erişmiş olan İznik’I askerlerini geri çekmek zorunda bıraktı. Knstantinopolis’e yöneldi.Latinlere son darbeyi vurup şehri ele geçireceğinden emindi fakat gayesi başkenti Konstantinopolis olan bir Bulgar-Bizans İmparatorluğu kurmak olan Bulgar Çarı II.Asen (1218-1241) ile yolları çatıştı. 1228 yılında ölen imparator Robert de Courtenay’ın yerine kardeşi II.Baldwin geçmişti ama henüz çocuk yaşta olduğundan devleti Bizans devletlerine karşı korur diye naip olarak Bulgar Çarı düşünülmüştü. Konstantinopolis üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için bu naiplik II.Asen’e meşru bir zemin olacaktı. Teodoros Dukas Komnenos ile II.Asen arasında İznik’e karşı yapılmış olan ittifak bu durumda bozuldu ve 1230 yılında Meriç Nehri kenarında Klokotnika’da her iki ordu karşı karşıya geldi.Sonuç Teodoros için felaket oldu.Ordusu neredeyse imha oldu, kendisi de esir düştü. Teodoros Dukas Komnenos’un kısa bir süre önce eline geçirdiği Trakya ve Makedonya’daki bölgelerle Arnavutlukun bir kısmı Bulgar Çarı II.Asen’in eline geçti. Sırbistan’da Bulgar etkisi altına girdi. Epir despotluğunun İznik’e rakip olacak bir hali kalmadı, Latinler de kesin olarak kendilerini ortadan kaldıracak bir tehlikeden geçici de olsa kurtulmuş oldular. Ivan II.Asen’in izniyle Teodoros Dukas Komnenos’un kardeşi despot ünvanıyla Selanik’in başında kalabildi çünkü Asen’I kızıyla evliydi.( John Julius Norwich, s.310,1999)

Celalettin BASIK
10.02.2010