29 Kasım 2009 Pazar

GÖÇLER ve ROMA İMPARATORLUĞU (Son Bölüm)

Bu metnin tamamının hazırlanmasında Jacques ATTALİ’nin L’Homme Nomade adlı kitabından alıntılanan “Pour En Finir Avec L’Empire Romain” alt başlıklı yazısı temel oluşturmuş, Stephan Williams ve Gerard Friell’in Survival of the Roman Empire adlı makalesinden yararlanılmıştır.


Ren kıyılarında Mayence yakınlarındaki son Roma garnizonları 31 Aralık 406’da kadın erkek, genç yaşlı, hayvanlarıyla birlikte Alan, Suev ve Vandal savaşçılarının buz tutmuş nehri geçişlerine şahit olacaklardır.
Vizigotlar’la uğraşmakta olan Ravenna’ya buna rağmen yardım ulaşmayacaktır. Britanya’dan gelip Galya’ya geçen birliklerin başındaki Konstantinus Lyon’a yerleşip kendini imparator ilan eder. Aynı anda İspanya’daki Roma ordusu da Maximus adında başka birini imparator ilan eder. Bu gelişmeler karşısında Stilicho düşmanı olan Vizigotları askere alıp İspanya’yı geri almak ister fakat 408 yılında saray entrikaları sonucu idam edilir. Britanya’dan ve Galya’dan lejyonlar çekip o toprakların geri gelmemek üzere göçerlerin eline geçmesinden sorumlu tutulur.
Vandallar 409’da önce Güney İspanya’ya, sonra da Afrika’nın kuzeyine kadar ilerlerler ve Roma ordusunu allak bullak ederler. Bir iddiaya göre İspanya’nın güneyine Andaluzya (Endülüs) denmesi Vandallar’dan kaynaklanmaktadır.
Suevler de İspanya Galiçya’sına yerleşip orada bir krallık kurallar.
Roma birlikleri kamplarını boşaltırlar. Roma yönetimi çözülür.Şehirler, büyük yerleşim yerleri terk edilir.Armorik ve Alpler’de köylüler tarlalarını terk edip ormanlara sığınırlar.Galya dilinde anlamı bir araya gelenler olan “Bagodlar” adı altında üyeleri arasında etnik bir bağ olmayan yeni tip bir göçebe kabile oluştururlar. Fakirlik temel bir tehdit olarak ortaya çıkar ve bu gelecekte bütün iktidarlar için bir saplantı olur.Yeni göçebelerin bu yükü bundan sonra Kilise’nin, birkaç asır sonra laik iktidarların ve refah devletlerinin omuzuna yük olur.
Bir süreye kadar Romalılar’la ittifak içinde olan Ren Frankları (foederatiler), terk etmeden önce 410’da Roma şehrini ve İtalya’yı yağmalayan, Fransa’nın güneyinden geçip 412’de İspanya ulaşıp Vandal ve Suevleri sıkıştıran Vizigotlar’la uğraşırken taraf değiştirirler ve Treves’e saldırırlar. Beş yıl sonra da bir başka germen kökenli güney Baltık halkı olan Burgonlar Ren’i geçip önce Akitanya’ya (bugun kü Fransa’nın ortası) sonra İspanya’ya inerler.
Akınlara direnebilmek için Roma, daha önce reddetmiş olmasına rağmen bu istilacı halklardan bazılarına foedarati statüsü vermek ister ama artık çok geçtir. Bu halklar artık güçlerini Roma adına değil kendi çıkarları adına kullanmak durumundadırlar.
Bütün zorluklara rağmen direnme mücadelesi içinde olan Roma’yı V.yüzyılın ilk çeyreğinde Akdeniz çevresinde yayılan veba salgını vurur. Kuzey topraklarına ulaşmayan bu salgın barbarların adeta doğal müttefiki olur ve Roma’nın takatini iyice kırar.
Batı Roma’da iktidarı zorla gaspetmiş olan Konstantinus 421 yılında ölür, bir süre sonra yerine Doğu Roma’nın İmparatoru II.Teodosius (h 408-450) tarafından 30 yıl batı tahtında oturacak olan III.Valentianus (h 425-455) geçirilir, başkenti Ravenna’dır.
425 yılında becerikli bir komutan olan Aetius Roma’nın elinde kalanları bir araya toplar. Bu sıralarda Vandallar, Suevler ve Vizigotlar ellerine geçirdikleri topraklarda kendi aralarında rekabet içindedirler. Afrika’nın kuzeyinde Vandallar Romalılara ait yerleri ardı ardına ellerine geçirirler. 431 yılnda, bir yıl önce ölmüş olan Sen Augustin’in şehri Hippone’a girerler. Galya’da on yıl içinde Aetius az sayıda Roma birliğinin de içinde olduğu Franklar’dan, Saksonlar’dan, Anglolar’dan, Jütler’den, Lombardlar’dan, Burgonlar’dan ve Alamaniler’den oluşan etkin bir ordu oluşturmayı başarır. Vandalları Rhon vadisine doğru sürer ve karşısında zamanın en korkulu savaşçıları olan Hunları bulur, barbarlar arasında Hıristiyan olmayanlar da bir tek Hunlar’dır.
Yeni önderleri Attila ve Bleda kardeşlerin liderliğinde İmparatorluğun her iki parçasına Doğu ve Batı’ya saldırıya geçerler. Büyük olan Attila kurnaz ve pazarlığa yatkındır, Latince ve Yunanca bilir, katliam ve yağmanın bir sonunun olmadığının bilincindedir.
Her iki kardeş ilk olarak Ren üzerinde kurulu bir Burgon krallığını yıkmışlar, bura halkının bir kısmını Saone ve Loire arasına sürmüşler, 80000 kadarını da Savoie’ya doğru itelemişlerdir.
(Bölüm 4)
449’da Attila Bleda’yı öldürdükten sonra Yunanistan’a saldırmış daha sonra her yıl haraç ödenmesi koşuluyla Doğu Roma İmparatoru ile barış yapmış, hatta kendi hizmetinde kullanmak üzere İmparatorluktan bazı bürokratlar almıştır. Yerleştikleri yerler bugünkü Macar topraklarıdır.
Daha sonra Batı Roma topraklarına yönelir.451’de Helvetia (İsviçre) üzerinden Galya’ya gelir, beraberinde yönetimi altına aldığı Gotlar ve Burgonlar vardır. Troy Kataloniya’da Aetius ve müttefikleri Franklar,Keltler, Burgonlar ve Alanlarla birlikte Attila’yı durdurmayı başarır ve geri çekilmek zorunda bırakır. Bu bir yerde Batı’nın Hun ilerlemesini (bir anlamda gayri Hıristiyan bir gücü) durdurması demektir. Zamanın en büyük meydan savaşıdır bu. Aetius üstün gelmiştir ama Hunların güneye yönelmesine engel olamamıştır.Burada önemli olan nokta Hunların daha batıya gitmelerinin engellenmesidir. İtalya’ya giren Hunlar Roma kapılarına kadar dayanmışlar güvenliği için Ravenna’ya kaçmış olan İmparator III.Valentianus’un sarayını kuşatmışlardır. Attila ancak Roma Başpiskoposu Leon’un (o tarihlerde henüz papa ünvanı kullanılmıyordu) ödediği büyük kurtarmalık karşılığı aynı yılın sonunda geri çekilmeyi kabul etti ve bir süre sonra da öldü. Kurduğu İmparatorluk da hemen ardından dağılıverdi.
Bu tarihlerde Aetius Angloları, Jütleri ve Saksonları Britanya’dan çağırarak Keltleri Ren kıyılarının soluna iteledi. İmkansızı başaracak, barbarları sürüp çıkaracak İmparatorluğu kurtaracak gibiydi fakat 454 yılında başarılarını kıskanan İmparatoru Valentianus tarafından idam edildi.Bir yıl sonra da Valentianus öldürüldü.Onun sonrasında Batı’da imparatorlar genelde Germen kökenli kumandanların kuklaları olarak tahta oturdular. Ancak 467’de Doğu Roma İmparator’u Markianus’un damadı Antemius (h 467-472) Doğu’nun desteğiyle Batı tahtına çıkabildi. 472’den 476’ya kadar 4 yıl içinde de dört imparator geldi geçti. Sonunda Odovakar yönetimindeki Vizigotlar İtalya’yı ellerine geçirip Romulus Augustulus’u tahttan indirdiler. 476’da Odovakar, Doğu Roma İmparator’u Zenon’a bağlılığını sunarak imparatorluğun batı topraklarını yönetmeye başladı. Bir iddiaya göre Batı Roma İmparatorluğu böylece tarihe karışmış oldu. Bir uygarlık son buldu ve Batı Avrupa’da ortaya bir otorite boşluğu çıktı.
Buraya kadar Doğu Roma’nın Balkanlardaki topraklarına Vizigotlar’ın, Hunların ve Ostrogotlar’ın saldırılarını gördük. Anadolu toprakları Karadeniz tarafından korunduğu için kuzeylilerin saldırılarına karşı korunaklıydı. Doğu’nun doğu sınırlarındaki komşusu Sasaniler de yerleşik halkların bir devleti olduğundan Romalılarca kendilerinin muhatapları uygar bir toplum olarak kabul ediliyorlardı. Aralarındaki sorunları zaman zaman savaşarak fakat çoğunlukla diplomasiyle aşmaya çalışıyorlardı. Savaşlar her iki imparatorluk içinde maliyetli oluyordu. Roma ne kadar göçebelerin saldırılarına maruz kalıyorsa Persler de Hazar’ın kuzeyinden gelen akınlarla uğraşmak zorundaydılar.Bu nedenle birbirleriyle uğraşmak para ve güç kaybı demekti.
Özetle söylersek Roma İmparatorluğu’nun batı topraklarını kaybetmesi yüzyıllar süren kavimler göçünün bir sonucudur. Kavimler göçü sadece İmparatorluğa batıdaki topraklarını kaybettirmemiş zaman içinde eski ve yeni halkların kaynaşmasıyla yeni krallıkların ortaya çıkmasına, dillerinin oluşmasına, kültürlerinin şekillenmesine ve yeni bir tür yaşam biçiminin doğmasına ortam hazırlamıştır.
Buradan bir başka tartışma platformuna geçilebilir veya bir dizi sorunun yanıtı aranabilir.
Batı ve Doğu Roma ifadeleri mi doğru, yoksa Roma İmparatorluğu’nun batısı ve doğusu demek mi doğru ?
Batı Roma’mı tarihten silindi, yoksa Roma İmparatorluğu batı topraklarını mı kaybetti ?
Celalettin BASIK.